Sayfalar

12 Ekim 2013 Cumartesi

CENNETİN KOKUSU

Manevi değerleri yitirdiğimizi düşünüyordu.Ona göre en önemlisi sevmek,sevmekdi...Yıllardır gözünün içine baktı ailesinin.Önemli olan maddi beklentisi değil sevgisiydi.Çünkü o küçük çocuk sevgiyle büyüdü.Ta yüreğinin derinliklerinde hissetti sevgisini.
      Yaşam sürprizlerle dolu.Beklemediği bir anda olmazsa olmazı yaşadı.Her şeyin tamam, eksiğinin kalmadığını düşündüğü anda yolları ayrıldı.Tek gerçeği ailesi ,ailesine olan bağlılığıydı.O ailesini bıraktı. Araya çok uzun yolları  koymayı bile göze almıştı.Hayata dair radikal kararlar almak kolay olmamıştı.Yaşadıkları onu güçlü bir kız çocuğu yapmıştı.Artık tamamen güçlü olmalıydı.
     Hayatını katagorilere ayırdı.Yeni yaşamı,annesi.Hayat devam ediyordu.Yeni insanlar.Farklı bir şehir,farklı bir kültür.Evet güçlüydü yaşadığı zorlukların hiç biri onu yıldırmadı.Her seferinde biraz daha güçlendi.Yaşadıkları tecrübe oldu .Yaşayarak öğrendi. Tek zaafı hasta olan annesiydi.
         Her telefon çaldığında içi kıpır kıpır  oluyordu.Bir gün yine yüreği ağzına geldi.Annesi hastaydı.Bir telefonla irkildi.Üç gündür gözlerini açamıyor,yürüyemiyordu.Kendine gelememişti.Bir çok doktor görmüş ama bir teşhis koyamamıştı.En çok canını yakan aradaki mesafeydi.Değilse kim tutardı onu.Kuş olsa da uçsa gitseydi.Hayat devam ediyordu.İş güç sorumluluk çocuklar.Ama  hiç birisi umurunda değildi.Yüreği yangın yeri .Yüreği küçük bir kuş gibi küt küt atıyordu.Tek düşündüğü annesinin  yanında olmaktı.Mesai saatinin bitişini zor bekledi.İlk işi otogara gidip bir yolcu bileti almak oldu.On sekiz  saatlik yol biter miydi?Didelerden akan damlalar yüreğinin acısını hafifletmiyordu.Apar topar bavulunu hazırladı.Kendini çok yorgun hissediyordu .Sessizce yatağına kıvrıldı.Üzerine yorganını çekti.Gözlerini kapattı.Tek dileği yorgun bedenini ,beynini dinlendirmek,içindeki sızıyı dindirmekti.Gecenin sessizliği yüreğini daha da çok dağlıyordu.Sabaha kadar yatağında debelendi.Tek dileği korktuğu anı yaşamamaktı.Sabaha kadar dilinden duayı düşürmedi.Sabahın ilk  ışıklarıyla  kalktı.Gözlerinin sızısı yüreğinin acısıyla eşit olmuştu.Korku ve heyecan karışımı bir duygu ile otobüsün hareket saatini bekledi.Otobüs hareket ettiğinde biraz daha mutluydu.Çünkü kavuşmanın başlangıcı o otobüse bindiği andı.Uzun soluklu bir yolcuk olacaktı.Yolculuk boyunca elinden kitabını düşürmedi.Asıl amacı kendini kitaba kaptırmak zamanın geçmesini sağlamaktı.En son hatırladığı kitap okumaktan gözlerinin yandığıydı.Kitabını bir kenara bıraktı.Ayağını koltuğun üzerine topladı.Başını küçük yastığıyla beraber cama yasladı.Camın kenarında Ay gece boyunca onu takip etti.Sanki” sakin ol ben buradayım,yanındayım” diyordu. Mevsim sonbahar artık havalar soğumuştu.İller arasında ki iklim farkı ,soğukluk bile onu etkilememişti.Bu nasıl bir his ki her şey önemsizdi.Mesafe azaldıkça heyecanı katbekat artıyordu.Onu görmek bir kez daha yaşarken görebilmek onu heyecanlandırıyordu.
   Sabahın  ilk ışıkları ile deniziyle buluştu.İçinden derin bir oh çekti.Mavi deniz onun tutkusu vazgeçilmeziydi.Sahil boyunca otobüsün camından tebessümle izledi denizi.İçine şimdiden bir huzur dolmuştu.Sabah saat altı sularında otobüs otogara girdi.Şimdi anneye kavuşma zamanı mı?Hayır maalesef değildi.Kayınvalidesi on beş gün içerisinde iki ameliyat geçirmiş hastanede yatıyordu.Belinde sekiz tane platin vardı.Kadıncağız yerinden sallanamıyordu.Evet ona ihtiyacı vardı.Ama annesi de hastaydı.Onu koklamalı nefesini hissetmeliydi.Otogardan direk hastaneye geçti.Doktorun gelip kayınvalidesini taburcu etme zamanını heyecanla bekledi.Kayınvalidesini hastaneden çıkardı .Eve götürdü karnını doyurdu.İlaçlarını içirdi.Artık heyecanı daha da artmıştı.Oğlunu babannesinin yanına bıraktı.Arabasına atlayıp annesine koştu.Annesini gördüğünde donup kaldı.Neredeydi o pespembe yanaklar.Sanki karşında bir ölü yatıyordu.Yüzü bembeyaz olmuştu.Pamuk şekeri gözlerini bile açamıyordu.”Anne “dediğinde kızım sen mi geldin diye bildi.Çaresiz ,masum küçük bir kız çocuğu gibi yavaşca  sokuldu annesinin  koynuna.Boynuna sarıldı.Derin bir nefes aldı.Ta içine çekti kokusunu.İçinden Allahım  sana şükürler olsun dedi.Bu nasıl  güzel  bir kokuydu.Yarı ilaç yarı ter ama mis gibi bir koku.Bu cennetin kokusu olmalı diye düşündü.Ve içinden dua etti.”Beni bu cennet kokusundan mahrum bırakma Allahım.”Hiç kıpırdamadan dakikalarca sarıldı annesine.O an onun için paha biçilmezdi.O da dakikalarca anın tadını çıkardı.
     Ama bir sorun vardı.İki anne de hastaydı.Kayınvalidesinin de ona ihtiyacı vardıSorun kayınvalidesinin belindeydi.Yarın öbür gün ayağa kalkabilirdi.Ya annesinin rahatsızlığı  beynindeydi.Her an her şey olabilir diye düşündü.Annesinin yanında olmalıydı.Ama diğerini de bırakamazdı.Bu çelişkili anı yaşarken annesine söylendi.İçinden “ah anne beni doğurup yetiştirirken şu vicdan duygusunu biraz daha az katsaydın ya”dedi.Bir çözüm üretmeliydi.Evet bulmuştu.Annesini alıp kendi evine getirdi.Bir tarafta kayınvalidesi bir tarafta annesi yatıyordu.Artık mutluydu.Cennetin kokusu onunlaydı.
   Hayatımızdaki tek realite ölüm.Onu neden bu kadar çok incitiyordu.Doğduğu şehri,çocukluğunu,geçmişini,her şeyi bırakıp giderken ,annesi ona şunları söylemişti.”kızım ben hastayım ölüm var kalım var.Beni bırakıp nereye gidiyorsun?”İşte bu nedenden dolayı her hastalık haberinde canı çok fazla acıyordu.Vicdanının  yükü bu sözlerden dolayı çok ağırdı.Annesi farkında bile olmadan o küçücük yüreğe kocaman bir yük yüklemişti.Nihai noktada cennetin kokusunu alamazsa ;bu yükün altında ömür boyu ezilecekti.


DELİMAVİ