Manevi değerleri yitirdiğimizi düşünüyordu.Ona göre en
önemlisi sevmek,sevmekdi...Yıllardır gözünün içine baktı ailesinin.Önemli olan
maddi beklentisi değil sevgisiydi.Çünkü o küçük çocuk sevgiyle büyüdü.Ta
yüreğinin derinliklerinde hissetti sevgisini.
Yaşam
sürprizlerle dolu.Beklemediği bir anda olmazsa olmazı yaşadı.Her şeyin tamam,
eksiğinin kalmadığını düşündüğü anda yolları ayrıldı.Tek gerçeği ailesi
,ailesine olan bağlılığıydı.O ailesini bıraktı. Araya çok uzun yolları koymayı bile göze almıştı.Hayata dair radikal
kararlar almak kolay olmamıştı.Yaşadıkları onu güçlü bir kız çocuğu
yapmıştı.Artık tamamen güçlü olmalıydı.
Hayatını
katagorilere ayırdı.Yeni yaşamı,annesi.Hayat devam ediyordu.Yeni
insanlar.Farklı bir şehir,farklı bir kültür.Evet güçlüydü yaşadığı zorlukların
hiç biri onu yıldırmadı.Her seferinde biraz daha güçlendi.Yaşadıkları tecrübe
oldu .Yaşayarak öğrendi. Tek zaafı hasta olan annesiydi.
Her telefon
çaldığında içi kıpır kıpır oluyordu.Bir
gün yine yüreği ağzına geldi.Annesi hastaydı.Bir telefonla irkildi.Üç gündür
gözlerini açamıyor,yürüyemiyordu.Kendine gelememişti.Bir çok doktor görmüş ama
bir teşhis koyamamıştı.En çok canını yakan aradaki mesafeydi.Değilse kim
tutardı onu.Kuş olsa da uçsa gitseydi.Hayat devam ediyordu.İş güç sorumluluk
çocuklar.Ama hiç birisi umurunda
değildi.Yüreği yangın yeri .Yüreği küçük bir kuş gibi küt küt atıyordu.Tek
düşündüğü annesinin yanında
olmaktı.Mesai saatinin bitişini zor bekledi.İlk işi otogara gidip bir yolcu bileti
almak oldu.On sekiz saatlik yol biter
miydi?Didelerden akan damlalar yüreğinin acısını hafifletmiyordu.Apar topar
bavulunu hazırladı.Kendini çok yorgun hissediyordu .Sessizce yatağına
kıvrıldı.Üzerine yorganını çekti.Gözlerini kapattı.Tek dileği yorgun bedenini
,beynini dinlendirmek,içindeki sızıyı dindirmekti.Gecenin sessizliği yüreğini
daha da çok dağlıyordu.Sabaha kadar yatağında debelendi.Tek dileği korktuğu anı
yaşamamaktı.Sabaha kadar dilinden duayı düşürmedi.Sabahın ilk ışıklarıyla
kalktı.Gözlerinin sızısı yüreğinin acısıyla eşit olmuştu.Korku ve
heyecan karışımı bir duygu ile otobüsün hareket saatini bekledi.Otobüs hareket
ettiğinde biraz daha mutluydu.Çünkü kavuşmanın başlangıcı o otobüse bindiği
andı.Uzun soluklu bir yolcuk olacaktı.Yolculuk boyunca elinden kitabını
düşürmedi.Asıl amacı kendini kitaba kaptırmak zamanın geçmesini sağlamaktı.En
son hatırladığı kitap okumaktan gözlerinin yandığıydı.Kitabını bir kenara
bıraktı.Ayağını koltuğun üzerine topladı.Başını küçük yastığıyla beraber cama
yasladı.Camın kenarında Ay gece boyunca onu takip etti.Sanki” sakin ol ben
buradayım,yanındayım” diyordu. Mevsim sonbahar artık havalar soğumuştu.İller
arasında ki iklim farkı ,soğukluk bile onu etkilememişti.Bu nasıl bir his ki
her şey önemsizdi.Mesafe azaldıkça heyecanı katbekat artıyordu.Onu görmek bir
kez daha yaşarken görebilmek onu heyecanlandırıyordu.
Sabahın ilk ışıkları ile deniziyle buluştu.İçinden
derin bir oh çekti.Mavi deniz onun tutkusu vazgeçilmeziydi.Sahil boyunca
otobüsün camından tebessümle izledi denizi.İçine şimdiden bir huzur
dolmuştu.Sabah saat altı sularında otobüs otogara girdi.Şimdi anneye kavuşma
zamanı mı?Hayır maalesef değildi.Kayınvalidesi on beş gün içerisinde iki
ameliyat geçirmiş hastanede yatıyordu.Belinde sekiz tane platin
vardı.Kadıncağız yerinden sallanamıyordu.Evet ona ihtiyacı vardı.Ama annesi de
hastaydı.Onu koklamalı nefesini hissetmeliydi.Otogardan direk hastaneye
geçti.Doktorun gelip kayınvalidesini taburcu etme zamanını heyecanla
bekledi.Kayınvalidesini hastaneden çıkardı .Eve götürdü karnını
doyurdu.İlaçlarını içirdi.Artık heyecanı daha da artmıştı.Oğlunu babannesinin
yanına bıraktı.Arabasına atlayıp annesine koştu.Annesini gördüğünde donup
kaldı.Neredeydi o pespembe yanaklar.Sanki karşında bir ölü yatıyordu.Yüzü
bembeyaz olmuştu.Pamuk şekeri gözlerini bile açamıyordu.”Anne “dediğinde kızım
sen mi geldin diye bildi.Çaresiz ,masum küçük bir kız çocuğu gibi yavaşca sokuldu annesinin koynuna.Boynuna sarıldı.Derin bir nefes aldı.Ta
içine çekti kokusunu.İçinden Allahım sana şükürler olsun dedi.Bu nasıl güzel bir kokuydu.Yarı ilaç yarı ter ama mis gibi
bir koku.Bu cennetin kokusu olmalı diye düşündü.Ve içinden dua etti.”Beni bu
cennet kokusundan mahrum bırakma Allahım.”Hiç kıpırdamadan dakikalarca sarıldı
annesine.O an onun için paha biçilmezdi.O da dakikalarca anın tadını çıkardı.
Ama bir sorun
vardı.İki anne de hastaydı.Kayınvalidesinin de ona ihtiyacı vardıSorun
kayınvalidesinin belindeydi.Yarın öbür gün ayağa kalkabilirdi.Ya annesinin
rahatsızlığı beynindeydi.Her an her şey
olabilir diye düşündü.Annesinin yanında olmalıydı.Ama diğerini de bırakamazdı.Bu
çelişkili anı yaşarken annesine söylendi.İçinden “ah anne beni doğurup
yetiştirirken şu vicdan duygusunu biraz daha az katsaydın ya”dedi.Bir çözüm
üretmeliydi.Evet bulmuştu.Annesini alıp kendi evine getirdi.Bir tarafta
kayınvalidesi bir tarafta annesi yatıyordu.Artık mutluydu.Cennetin kokusu onunlaydı.
Hayatımızdaki tek
realite ölüm.Onu neden bu kadar çok incitiyordu.Doğduğu
şehri,çocukluğunu,geçmişini,her şeyi bırakıp giderken ,annesi ona şunları
söylemişti.”kızım ben hastayım ölüm var kalım var.Beni bırakıp nereye
gidiyorsun?”İşte bu nedenden dolayı her hastalık haberinde canı çok fazla
acıyordu.Vicdanının yükü bu sözlerden
dolayı çok ağırdı.Annesi farkında bile olmadan o küçücük yüreğe kocaman bir yük
yüklemişti.Nihai noktada cennetin kokusunu alamazsa ;bu yükün altında ömür boyu
ezilecekti.
DELİMAVİ