Sayfalar

12 Ocak 2014 Pazar

FİLM ŞERİDİ

          Hayat her şeyi yaşayarak öğretir ."Hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmek".Tüm yaşamı boyunca insanın hayatı kaç kez film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer?Yada bu  söyleyiş gerçekten doğru mudur?        
       Çalışma hayatına başlamadan  önce babasına çok kızardı.Adamcağız yaz kış sokaklarda çalışıp Arnavut kaldırımları döşerdi.Her öğlen eve geldiğinde yemeğini yerdi.Yemeğin ardından muhakkak  bir demlik çayını içerdi.Çayını  bir sanatçı edasıyla yudumlardı. O ise arada sırada babasına çay demlerdi. Meyus olduğu durum ise  bir demlik çay demlemekdi. Her çay demlemeye kalktığında “aman baba ne çok çay içiyorsun “derdi.Adamcağız da  çay içmeden dinlenemediğini, kendine gelemediğini söylerdi .Akşam olduğunda yorgun bedenini dinlendirmek için yine sanatını konuşturur;O bir demlik çayını muhakkak içerdi.
   Çalışma hayatına başladığında babasına hak vermişti. Soğuk bir kış akşamıydı. İşinden geldi .Yemeğini yedi.Ertesi günün yemeğini yaptı.Ortalığı topladı.Çocuğunun dersiyle ilgilendi.Ertesi gün okulda yapacaklarını planladı.Kadın olmak zor işti.Dışarıda çalışmak evdeki sorumluluklarını yerine getirmeye engel değildi.Hayatında her şey dört dörtlük olmalıydı.Zaman zaman bir şeyleri bırakıp baştan sağmak isterdi.Mükemmelliyetcilik  duygusunu  bastıramıyordu.Her şey tamam olmalı eksik olmamalıydı.Zaman zaman bedenin yorgunluktan titrediğini hissediyordu.Tıpkı Rüzgarda sallanan bir yaprak gibi.Fakat o bedenin sızısına hiç aldırış etmiyordu.
    Şimdi sırada babasının sanatını konuşturma zamanıydı.Artık deli mavi de  babası gibi bir sanatçıydı.Tüm işlerini bitirip bir demlik çay demlerdi.Her yudumunu zevkle içerdi.Bir demlik çayı içmesi saatlerce sürebilirdi.Sanatını icra ederken babasının kulaklarını çınlatırdı.”Babacığım ne kadar da haklıymış.Çay içmeden insan dinlenemiyor”derdi Günlük rutin işlerini  bitirdi.Bir demlik çay demledi.Evde kızı ile yalnızdı.Kızı  odasında ders yapıyordu.Deli mavi ise çayının keyfini çıkarıyordu.Yalnızlık ve  çay bütünleşmişti.Ruhunu ve bedenini dinlendiriyordu.Çayından bir bardak içti.Gözüne televizyon sehpasında ki oda parfümü ilişti.Oda parfümü makinesinin içinde beyaz gül kokusu vardı.Beyaz gül kokusunu  alamadı.Parfümün bittiğini fark etti.Çay ,yalnızlık ikilisi ile ruhunu bedenini dinlendirirken bu ikiliye beyaz gül kokusunu da eklemek istedi.Yedek de duran parfüm şişesi aklına geldi.Hemen yerinden fırladı.Parfüm şişesini eline aldı.Tam şişeyi makineye takacakken başının kırıldığını fark etti.Parfüm şişesine odaklanmışken çayını unuttu.Demliği ocakta kısık ateş de kaynıyordu.Sanki sinsi bir düşman gibi … Aklına biten parfüm şişesinin başını çıkarıp dolusuna takmak geldi.Oturduğu yerden kalktı.Parfüm kokusuna o kadar çok odaklanmıştı ki başka bir şey düşünememişti.Mantığını bir bardak çay içtiği çay bardağının yanında bıraktı.Mutfak tezgahına yöneldi.Eline bir bıçak aldı.Ocakta kaynayan çay ile mesafesi yaklaşık üç metreydi.İşte ne olduysa o zaman oldu.Bıçakla dolu parfüm şişesinin başını çıkarmaya uğraşırken birden fısssssssssssssss….Büyük bir basınçla şişenin içindeki hava yaramaz çocuk edasıyla kaçmaya başladı.Şisenin basıncı o kadar çokdu ki kontrol etmek de zorlandı.O şişeyi kontrol etmeye çalışırken puffffffffffffff.Şişenin içinden fışkıran hava demliğin altında yanan ateşle buluştu.Şimdi elinde yaklaşık üç metre bir alev tüpü vardı.Sanki bir ejderha; oda ejderhayı kontrol etmeye çalışan bir masal kahramanı.Bir an her şey durdu zaman durdu beyni durdu.Ne yapacağını şaşırdı.Ejderha elinde rahat durmuyor sağa sola kıvranıyordu.Ne yapacaktı ,şimdi ne olacaktı.Birden sağ kolunda,yüzünde bir ısı hissetti.Tamam  dedi “yüzüm, kolum yandı.Yüzüm yandıysa her şey bitti.”kızı aklına geldi.Çocuk olanlardan habersiz içeride ders çalışıyordu.Ejderha Mutfak tezgahının üzerindeki plastik çöp kovasını tutuşturmuştu,Mutfak masasının üzerindeki kağıt havlu rulosu tutuşmuş yanıyordu.Yüzü, kolu da yanmıştı.Her yer alev alev cehennem gibiydi.İş de o an her şeyin bittiğini düşündü.Hayatı tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti.Zapdetmekde zorlandığı ejderhayı elinden yere fırlattı.Ejderha çok  kızmıştı.Halının ortasında uzun alevlerle daireler çiziyordu.Kızı evet kızı onu  kurtarmalıydı.O daha çok küçüktü yanmamalıydı.Kapıyı açmaya çalıştı.Nasıl bir basınç ki o kapıyı açmakta zorlandı.Son bir şans ayağını kapıya dayadı.Çığlıkla kızının adını haykırdı.Tek düşündüğü onu evden çıkarmaktı.Şoka girmişti ne yaptığını ne yapacağını bilmiyordu.Zorla kapıyı açtı.Annesinin çığlığını duyan çocuk kapıda belirdi.Alev alev yanan evi görünce acı bir çığlıkla” annneeeeeeeee”diye bağırdı.Birden durdu.Kızının çığlığı ile kendine geldi.Ben ne yapıyorum diye düşündü.Kızına korkma bir şey yok dedi.Arkasını döndüğünde alevlerin farkına vardı. Mutfaktaki havluyu aldı ıslattı.Önce elindeki ıslak havlu ile yerde daireler çizen ejderhanın ağzını kapattı.Daha sonra yanan halıyı söndürdü.Çöp kovasını aldı lavabonun içine attı.Musluğu açtı.Yanmakta olan kağıt havlu rulosunu da musluğun içindeki çöp kovası ile buluşturdu.Tüm bunlar sanki yıllar sürmüştü.Bedeni yüreği titriyordu.O ejderha ile uğraşırken kolu,elleri,parmak uçları yandı. Parmak uçları su toplamış kabarmıştı.Sinir uçlarındaki sızı yüreğini titretti.Sadece kızına bir şey olmadığı için çok mutluydu.
           Bu olayın sunucu  parmak uçlarının sızısı nedeni  ile uykusuz geçen iki üç gece ve  “hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmek”teriminin gerçek olduğunu yaşayarak  öğrenmek oldu.
  
          Not.Canım babacığım keşke yanımda olsaydın.Sana demlik demlik çay demleseydim.Elimdeki çay bardağında ki çayı yudumlarken başımı omzuna yaslasaydım.Derin bir nefes alsaydım.Mis gibi beyaz gül gibi kokunu içime çekseydim.Sığınacak yegane limanım,her şeyimsin.Seni çok özledim.Seni çok seviyorum.Canım babacığım....
 DELİMAVİ