Hayat her şeyi
yaşayarak öğretir ."Hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmek".Tüm yaşamı
boyunca insanın hayatı kaç kez film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer?Yada
bu söyleyiş gerçekten doğru mudur?
Çalışma hayatına
başlamadan önce babasına çok
kızardı.Adamcağız yaz kış sokaklarda çalışıp Arnavut kaldırımları döşerdi.Her
öğlen eve geldiğinde yemeğini yerdi.Yemeğin ardından muhakkak bir demlik çayını içerdi.Çayını bir sanatçı edasıyla yudumlardı. O ise arada
sırada babasına çay demlerdi. Meyus olduğu durum ise bir demlik çay demlemekdi. Her çay demlemeye
kalktığında “aman baba ne çok çay içiyorsun “derdi.Adamcağız da çay içmeden dinlenemediğini, kendine
gelemediğini söylerdi .Akşam olduğunda yorgun bedenini dinlendirmek için yine
sanatını konuşturur;O bir demlik çayını muhakkak içerdi.
Çalışma hayatına
başladığında babasına hak vermişti. Soğuk bir kış akşamıydı. İşinden geldi .Yemeğini
yedi.Ertesi günün yemeğini yaptı.Ortalığı topladı.Çocuğunun dersiyle
ilgilendi.Ertesi gün okulda yapacaklarını planladı.Kadın olmak zor
işti.Dışarıda çalışmak evdeki sorumluluklarını yerine getirmeye engel değildi.Hayatında
her şey dört dörtlük olmalıydı.Zaman zaman bir şeyleri bırakıp baştan sağmak
isterdi.Mükemmelliyetcilik duygusunu bastıramıyordu.Her şey tamam olmalı eksik
olmamalıydı.Zaman zaman bedenin yorgunluktan titrediğini hissediyordu.Tıpkı
Rüzgarda sallanan bir yaprak gibi.Fakat o bedenin sızısına hiç aldırış
etmiyordu.
Şimdi sırada
babasının sanatını konuşturma zamanıydı.Artık deli mavi de babası gibi bir sanatçıydı.Tüm işlerini bitirip
bir demlik çay demlerdi.Her yudumunu zevkle içerdi.Bir demlik çayı içmesi saatlerce
sürebilirdi.Sanatını icra ederken babasının kulaklarını çınlatırdı.”Babacığım
ne kadar da haklıymış.Çay içmeden insan dinlenemiyor”derdi Günlük rutin işlerini
bitirdi.Bir demlik çay demledi.Evde kızı
ile yalnızdı.Kızı odasında ders
yapıyordu.Deli mavi ise çayının keyfini çıkarıyordu.Yalnızlık ve çay bütünleşmişti.Ruhunu ve bedenini
dinlendiriyordu.Çayından bir bardak içti.Gözüne televizyon sehpasında ki oda parfümü
ilişti.Oda parfümü makinesinin içinde beyaz gül kokusu vardı.Beyaz gül kokusunu
alamadı.Parfümün bittiğini fark etti.Çay
,yalnızlık ikilisi ile ruhunu bedenini dinlendirirken bu ikiliye beyaz gül
kokusunu da eklemek istedi.Yedek de duran parfüm şişesi aklına geldi.Hemen
yerinden fırladı.Parfüm şişesini eline aldı.Tam şişeyi makineye takacakken
başının kırıldığını fark etti.Parfüm şişesine odaklanmışken çayını unuttu.Demliği
ocakta kısık ateş de kaynıyordu.Sanki sinsi bir düşman gibi … Aklına biten
parfüm şişesinin başını çıkarıp dolusuna takmak geldi.Oturduğu yerden
kalktı.Parfüm kokusuna o kadar çok odaklanmıştı ki başka bir şey düşünememişti.Mantığını
bir bardak çay içtiği çay bardağının yanında bıraktı.Mutfak tezgahına
yöneldi.Eline bir bıçak aldı.Ocakta kaynayan çay ile mesafesi yaklaşık üç
metreydi.İşte ne olduysa o zaman oldu.Bıçakla dolu parfüm şişesinin başını
çıkarmaya uğraşırken birden fısssssssssssssss….Büyük bir basınçla şişenin
içindeki hava yaramaz çocuk edasıyla kaçmaya başladı.Şisenin basıncı o kadar çokdu ki kontrol etmek de zorlandı.O şişeyi kontrol etmeye çalışırken
puffffffffffffff.Şişenin içinden fışkıran hava demliğin altında yanan ateşle
buluştu.Şimdi elinde yaklaşık üç metre bir alev tüpü vardı.Sanki bir ejderha;
oda ejderhayı kontrol etmeye çalışan bir masal kahramanı.Bir an her şey durdu
zaman durdu beyni durdu.Ne yapacağını şaşırdı.Ejderha elinde rahat durmuyor
sağa sola kıvranıyordu.Ne yapacaktı ,şimdi ne olacaktı.Birden sağ
kolunda,yüzünde bir ısı hissetti.Tamam dedi “yüzüm, kolum yandı.Yüzüm yandıysa her
şey bitti.”kızı aklına geldi.Çocuk olanlardan habersiz içeride ders çalışıyordu.Ejderha
Mutfak tezgahının üzerindeki plastik çöp kovasını tutuşturmuştu,Mutfak
masasının üzerindeki kağıt havlu rulosu tutuşmuş yanıyordu.Yüzü, kolu da
yanmıştı.Her yer alev alev cehennem gibiydi.İş de o an her şeyin bittiğini
düşündü.Hayatı tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti.Zapdetmekde
zorlandığı ejderhayı elinden yere fırlattı.Ejderha çok kızmıştı.Halının ortasında uzun alevlerle
daireler çiziyordu.Kızı evet kızı onu kurtarmalıydı.O daha çok küçüktü yanmamalıydı.Kapıyı
açmaya çalıştı.Nasıl bir basınç ki o kapıyı açmakta zorlandı.Son bir şans
ayağını kapıya dayadı.Çığlıkla kızının adını haykırdı.Tek düşündüğü onu evden
çıkarmaktı.Şoka girmişti ne yaptığını ne yapacağını bilmiyordu.Zorla kapıyı
açtı.Annesinin çığlığını duyan çocuk kapıda belirdi.Alev alev yanan evi görünce
acı bir çığlıkla” annneeeeeeeee”diye bağırdı.Birden durdu.Kızının çığlığı ile
kendine geldi.Ben ne yapıyorum diye düşündü.Kızına korkma bir şey yok dedi.Arkasını
döndüğünde alevlerin farkına vardı. Mutfaktaki havluyu aldı ıslattı.Önce elindeki
ıslak havlu ile yerde daireler çizen ejderhanın ağzını kapattı.Daha sonra yanan
halıyı söndürdü.Çöp kovasını aldı lavabonun içine attı.Musluğu açtı.Yanmakta
olan kağıt havlu rulosunu da musluğun içindeki çöp kovası ile buluşturdu.Tüm
bunlar sanki yıllar sürmüştü.Bedeni yüreği titriyordu.O ejderha ile uğraşırken kolu,elleri,parmak
uçları yandı. Parmak uçları su toplamış kabarmıştı.Sinir uçlarındaki sızı
yüreğini titretti.Sadece kızına bir şey olmadığı için çok mutluydu.
Bu olayın sunucu parmak uçlarının sızısı nedeni ile uykusuz geçen iki üç gece ve “hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden
geçmek”teriminin gerçek olduğunu yaşayarak öğrenmek oldu.
Not.Canım babacığım keşke yanımda olsaydın.Sana demlik demlik çay demleseydim.Elimdeki çay bardağında ki çayı yudumlarken başımı omzuna yaslasaydım.Derin bir nefes alsaydım.Mis gibi beyaz gül gibi kokunu içime çekseydim.Sığınacak yegane limanım,her şeyimsin.Seni çok özledim.Seni çok seviyorum.Canım babacığım....
DELİMAVİ