Yaşanılan yaşa
göre değişiyor olaylara bakış açımız. Ya da yaşadığımız yere ortama göre
şekilleniyor. Duygularımız ve olaylar. Bir
bayram geliyor şimdi. Düşünüyorum da çocukluğumda ki bayramları. Onlarda o zaman her şeyin masum olduğu
gibi masummuş. Sanırım bir çoğumuz özlüyordur çocukluğunda ki bayramları. Her
bayram da öyle ya da böyle yeni kıyafetlerimiz olurdu. Şimdiki çocuklar kadar şanslı
değildik biz. Bize yeni kıyafetler ancak bayramlarda alınırdı. Gece odamızın
bir kösine koyar onları izlerdik. Heyecanla sabah olmasını beklerdik. Sabah
olsun ki biz yeni kıyafetlerimizi giye bilelim. O heyecanla uykuya dalardık. Uykudan
uyandığımızda ilk iş ,yeni kıyafetlerimizi giymek olurdu. O kıyafetler
giyilmeden öpülmezdi anne babaların elleri.
Eğlenceli geçerdi
bayramlarımız. Dedemin sağlığında bayramın ilk günü teyzemler ,kuzenler köyde
buluşurduk. Dayım köyde dedemlerle yaşardı. Kalabalık bir bayram günü… Sinisini yer sofraları kurulurdu. Herkes öyle iştahla yerdi ki o yemekleri.
Kalabalıkta tıpkı yarış eder gibi. Çabuk olmayan sanki aç kalacak. Harmanda ip
atlardık kuzenlerle, top oynardık. Şuan hatırladım da bir bayram kiraz
mevsimiydi. Kocaman bir kiraz vardı evin yakınında. Kıpkırmızı kirazlar ağaçta olur da biz yerde mi dururduk.
Kuzenlerimle ağaca çıktık. Herkes sabah öten horoz gibi bir dala çıktı. Önce
çift olan kirazlardan kulaklarımıza küpe yaptık. Sonra karnımız şişinceye kadar
kiraz yedik. Kiraz ağacında evcilik oynamanın tadı ise bir başkaydı. Kiraz
ağacının yaprakları da nasibini aldı bizden. Çünkü biz o yaprakları toplayıp
para yaptık. Ne kadar çok paramız vardı. Kocaman kiraz ağacı kadar. Hatırladığım
en güzel an ise oyunumuz bittikten sonra birimizin çıktığı ağaçtan geri inemeyişiydi. Bizimkilerden biri gelmişte
indirmişti onu ağaçtan. Yediğimiz fırça ise cabası oldu. İnemediğimiz ağaca
neden çıkıyormuşuz. Olsun bu fırçaya değerdi. Kiraz mevsiminde kiraz ağacındaki
bayramımız. Dayım saz çalardı. Her bayram artık gelenek haline gelmişti saz faslımız.
Sesim fena sayılmaz. Dayım çalar biz beraber söylerdik .Bazen de ben tek başıma
söylerdim. En çok sevdiğim türkünün adını bilmezdim o zamanlar. Dayım ne zaman sazı
alsa eline ben dayıma “yunuslu türküyü çal dayı “derdim. Çocuktum ama o zamanlarda
da en sevdiğim türkü Aşık Mahsun-i şerif “han
sarhoş hancı sarhoş”du. Dayım onu sazla çalar ,söyler ben ona eşlik ederdim.
Sonra oyun havası faslı başlardı. Annem,teyzemler. Beş kız kardeşti annemler
bir de dayım. Hepsinin de ikişer üçer çocukları…. Bayram evimiz düğün evi gibi olurdu. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi
bu bayramların ,eğlencelerinin de sonu oldu. Rahmetli dedemi kaybettiğimiz de
aslında çocukluğumuzun bayramlarını da kaybettik. Dedem uzun boylu, mas mavi
gözleri olan bir adamdı. Çenesinden aşağı uzaman o beyaz sakalları yüzüne nur
saçardı. Nasıl severdim onu. Dedemi kaybettiğim yıllar lise yıllarımdı. Hala
çok özlüyorum. İyi ki benim dedemdi. Dedem farkında olmadı ama giderken bizim
bayramlarımızı da götürdü. Canım dedem alalhım seni nur içinde yatırsın. Mekanın
cennet olsun.
Baba ocağından
ayrıldığımda bayramın anlamı başkalaştı. Artık bayram sabahı demek anne baya gitmekti.
Sabah erkenden uyanırdım. Eşimin akrabalarını bir an öce gezip bitirip anneme
koşardım. Evin en büyük çocuğuyum ben. Kardeşlerim ,annem ,babam onlarda beni
beklerdi. Bizde beraberken baba ocağında, çocukluğumuzda ki kadar olmasa da her
bayramın hakkını verirdik.
Şimdi bir bayram
geldi yine. Ama içimdeki sancı sarhoş. Bayram demek aslında yeni kıyafetler
almak değilmiş. Ben bu bayram yeni kıyafet almadım. Ne kendime ne de
çocuklarıma . Beşinci sınıfa giden kızım bana bu gün “anne biz bu bayramda
burada da el öpmeye gidecek miyiz? Diye sordu. sanırım ona göre de bayram
annanenin ,babaannenin ,dedelerin teyzelerin ,halaların elini öpmekti. Onun bu
sorusu üzerine yüreğimde büyük bir sızı hissettim. Toprağımdan ayrılalı bu üçüncü
yılım. Ancak yalnız geçireceğim ilk bayramımız. Sabah uyandığımda heyecanla
yanına koşup elini öpeceğim annem babam yok. Saat 01:48 ve ben Aşık Mahsun-i şerif “ten han sarhoş hancı sarhoş'u dinlerken bu satırları yazıyorum. Sana
bir sır vereyim mi? anne . Ben ilk kez bir arefe akşamı sabah olmasın
istiyorum. Şimdi şunu hissediyorum. Aslında gurbet bayramda acıtıyormuş insanın
canını. Kaderimde yıllar sonra anamın
babamın elini öpemeden Gurbet bayramını yaşamakta varmış. Ben mi utanayım kader
mi utansın bilemedim.
Annem, babam,can yarılarım ve tüm sevdiklerim.
DELİ MAVİ