Deli mavi ruhlar aleminde deli deli
dolaşıyordu. Hiçbir şey umurunda değildi. Hani derler ya “dünya yansa bir halbur samanı yanmaz” İşte o da öyleydi. Deli ruh; vurdum duymazlığının tadını
çıkarırken duygular ile karşılaştı. Acı, keder, öfke, intikam, çaresizlik,
mutluluk, huzur… Aslında tanımıyordu bu duyguları, bilmiyordu nasıl
olduklarını.
Ruhlar aleminde derinden bir ses
duyuldu. “Deli mavi artık dünyaya gitme vaktin geldi. Seni küçük bir meleğin
kalbine yerleştireceğiz. Dünyaya inen her bir ruh buradan istediği bir duyguyu
alıp gider. Şimdi sen de burada karşılaştığın duygulardan birini alarak küçük
meleğin kalbine girecek onunla beraber dünyaya ineceksin”. Sesin kesilmesi ile
birlikte duygular sıraya girerek deli mavinin etrafında daire çizmeye
başladılar. Hep bir ağızdan “beni al beni götür, ben seni yalnız bırakmam, hep
yanında olurum, diyerek dolanıyorlardı. Zaman daralmıştı. Artık deli mavinin bir
karar vermesi, bir duyguyu alıp minik meleğin kalbine yerleşmesi gerekiyordu.
Mutluluk pembe renge büründü. “Deli mavi lütfen beni al. Beni alırsan minik meleğin
hep gülecek, gözünde bir damla yaş olmayacak. Biz huzurla kardeşiz beni alırsan
huzur da bize eşlik edecek. Mavi renge bürünen huzur; deli mavi biz mutlulukla
ikiz kardeşiz lütfen bizi dinle. Eğer bizi almazsan minik meleğin hiç gün yüzü
görmeyecek” Acı dedi ki “ yalan!!! Asıl iyi olan benim , keder, öfke ,intikam
,çaresizlik biz kardeşiz. Eğer beni
alırsan hepimiz sana eşlik ederiz. Biz daha kalabalığız. Beni al.
Adı üstünde işte Deli mavi… “Amaaaan ne olur ki hepinizi alsam? ben
hepinizle baş ede bilirim. Minik meleği yalnız bırakmam. Zaten bilmiyorum ki acı,
keder, çaresizlik, örke ne demek. Mutluluğu alırsam ne olur? Hadi gelin avcumun içine hepinizi alıyorum.
Dünyaya meleğimin kalbimde ineceğiz. Onu hiç yalnız bırakmayacağız.
Deli mavi tüm duyguları avucunun içine aldı. Meleğin kalbine girdi. Hiç
düşünmedi minik melek bunca duygu ile nasıl baş edecekti. Öyle kötüydü ki acı, diğer
duygularla bir plan yaptı. Mutluluğu ve huzuru meleğin kalbinin sağ tarafına
yerleştirip kilitledi. Diğer duygularla meleğin kalbinde dünyaya indi.
Ellerinden geleni yaptı kötü duygular. Ne
hayat yaşadı melek, fırtınalı çocukluk, alabora olan gençlik, en kötüsü de 21
yıl süren, üzerine zaman zaman gün doğan bir evlik. MASUM ACILAR, BU KADARDA OLMAZ Kİ :( :(, DUVAR, KARA DELİK, ARNAVUT KALDIRIMI, BATAKLIK’ yazıları ile baş etmeye çalıştı acıyla. Ama
yetmedi ki acıya. Son kozlarını oynadı Acı…
Ah
meleğim ah…Ne delilik kaldı yüreğinde ne de mavilik. Yalan oldu her şey.
Dişiyle tırnağıyla çabalayıp yaptıkları, emekleri, göz yaşları, çabaları… Sona
geldiğinde “yapmasaydın” oldu. Durmadı ki acı halen belden alta vurmaya devam
etti. Başka kadınlar çıktı meleğin karşısına, bir değil iki değil, üç değil…Acının
pervasızca; İstanbul’a gittim yaptım,
Kıbrıs’a gittim yaptım, Ankara’ya gittim yaptım ne oldu ki? dediği, beş vakit
gözünün önünde gördüğü, sosyal medya hesaplarında ekli olan Kadın… Ve acının
“ne var ki o orospu, bana veren herkese verir deyip; o kadının kocasıyla beraber içki masasında beraber oturup, adamı
sarhoş edip beraber oldukları, sonrasında ara vermeden konuştuğu kadın…
Acı en sonunda onurunu da kırdı meleğin. Ne
kalmıştı ki geriye. Yıllardır katlandığı acıya, çocuklarım deyip, aman
çocuklarımı kaybetmeyeyim deyip sarıldığı acı; onurunu da kırdıktan sonra ne
kalmıştı ki geriye. Durur mu sandınız acı… durmadı. Ahhhh meleğimmm ahhhh. Başkaldırma
zamanı gelmişti. Artık acıyla yaşayamazdı, onu daha fazla taşıyamazdı. Yine
yaptı ki acı yapacağını. “Beni dışarı, sokağa mı atacaksınız” dedi. “Boşanalım
beraber bir evin içinde yaşayalım, ben bu evden asla çıkmam” dedi.
Mutluluk ve huzur yıllardır meleğin
kalbinin sağ tarafında kilitli kalmışlardı. Bu arada huzurla ele ele verip umudu
meydana getirmişlerdi. Şimdi sıra onlardaydı. Seslendiler deli maviye…. “Şimdi
sıra bizde, üzülme, meleğine söyle, artık acı bitti, bizi çıkar meleğinin
kalbinin sağ tarafından. Bak bir de umudumuz var. İki çocuğu ile dışarıda kalan
meleğim Bir günde ev tuttu, eşya aldı,
evinden yıllardır didinip meydana getirdiği yuvasından, çeyizinden getirdiği
tabağını çanağını, alabileceği birkaç parçayı alarak, şu anki durumuna göre
değerlendirildiğinde yüklü bir borç yaparak, geçmişini geride bırakarak sessiz
sedasız çıkıp gitti.
Şimdi meleğinin elinde mutlulukla huzurun
beraber büyüttüğü umudu vardı. Aslında her son bir başlangıç değil miydi? Kim
bilir meleğin hayatında sırada, umudun, mutluluğun huzurun yeri vardı.