Susayım dedim. Susamadım. Konuştum hiç bir şey olmadı. Gözlerim
konuştu. Karşımda bir çif göz bulamadım. Yüreğim konuşmak istedi söz yerine kan
damladı. Nasıl başladıysa hayat öyle gitti öyle gidiyor. Gülmek istedim gülmeyi
beceremedim. Çok zaman oldu fark ettim ki gülmeyi unuttum. Yaşamak istedim... Farkına
vardım ki istediğim hayatı değil zorunlulukları yaşıyorum. Anladım ki aslında
hiç yaşamadım. Ölmek istedim... Hala nefes alıyorum, ruhum bedenimde ben ölmeyi
de beceremedim. Şunu söyledim hep “Ben küçük şeylerle mutlu olabilmeye razı
iken. Küçük şeyleri yaşayamamanın
acısını iyi bilirim” Şimdi düşünüyorum da neydi o küçük şeyler….
Hayatımızda ki bir çok kavram gibi
göreceliymiş. Güzellik gibi, aşk gibi… Günümüzde nesnelleşti çoğu evlilikler. Çevremdeki
birçok kadından gözlemim; Mutluluğun anahtarı ev, araba, pahalı hediyeler,
kürkler… Kocasız olurdu da parasız olmazdı. İşte bunlar benim için büyük şeylerdi.
Onları gerçekleştirecek imkânım olmadı için belki… Bana göre küçük şeyler
mutluluğun anahtarıydı. Sevdiğinden masum bir gülücük, çıkarsız bir “seni
seviyorum “ deyiş, tek bir dal papatya, yaz yağmurunun altında el ele ıslanıp
saçlarımızdan süzülen damlaları silmekti. Aslında bana göre paylaşmaktı. Hayatı,
mutluluğu, sevinci , acıyı paylaşmaktı. Beraber
ağlayıp beraber gülebilmekdi.
Zaman
değişti ,şartlar değişti. Rüyamda görsem hayra yormayacağım bir işim oldu. Yıllar
öncesinde hayalini kuramadığım kocaman bir evim oldu. Yalnız bir tekerleğin
hayalini kuramazken şimdi bir jip’im oldu. Aslında çok büyük şeyler değilmiş
bunlar. Elde edilmesi zaman alan; elde
ettiğinde ise hayatın akışını, duygularını değiştirmeyen şeylermiş. Büyük olan
benim yıllardır küçük şeyler diye kendimi kandırdıklarımmış. Çünkü karşımdakinden
beklemişim. Ben bir sevgi sözcüğü beklerken o sözcük çok kıymetlenmiş. Başımı
dizlerine koyup Tv karşısında fil izlemeyi beklerken O diz kıymetlenmiş. Bir
bayram gününü beraber geçirelim derken o bayram günü çok büyük şeymiş. Lugatımdan
çıkardığım aşkım, canım, sevgilim, hayatım, birtanem vs. sözcükleri ona söylediğim için büyükmüş.
Evet anladım ancak geç oldu. on sekiz yıl dile kolay. Ondan beklediğim duygusal her şey çok
büyük şeylermiş. Küçük şeyler bende saklıymış. Bir akşam
üzeri arabamı deniz kısına çekip buz
gibi bir şişe bira eşliğinde müzik dinleyip gün batımı izlemekmiş. Yalnız
başıma tv karşısına geçip ayaklarımı uzatıp film izlemekmiş. Akşamüzeri yürüyüşe
çıkınca yolda gördüğüm , tanımadığım yaşlı teyzeye “ iyi akşamlar nasılsın teyzeciğim
“demekmiş. Sabah gün ışığıyla berber küçük kızımı alıp denize girip yüzmekmiş.
Şöyle demişti bir dostum “ birilerinin gelip
seni mutlu etmesini bekleme. Sen kendini mutlu edecek bir şeyler yap” Küçük şeyler kimseden
beklemediğimiz şeylermiş.Yalnızlıkmış.:( :( :(
DELİ MAVİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder