Küçük kız sabahın erken saatlerinde uyanmıştı.Bir ilk bahar sabahıydı.Penceresini araladı.Yaramaz güneş gözlerini kamaştırdı.Perdeyi aralayıp penceresini açtığında mis gibi toprak kokusu ciğerlerinin ta en derinliklerine doldu.Baharın mutluluğunu huzurunu hissetmişti.Ağaçlarda açan çiçekler küçük kızı büyüledi.Çünkü ağaçlar gelinlik giymiş bir gelin gibiydi.
Kollarını pencerenin kenarına koydu.Başını da kollarının üzerine...Ve derin hayallere daldı.Gelin gibi bezenmiş ağaçlardan gözlerini alamadı..Up uzun saçlarını yerlere kadar uzanan bir duvakla süsledi.Duvağının üzerinde bahara yakışan papatyalar vardı.Papatyalar tıpkı bir inci gibi dizilmişti. Çimen yeşili gözleri duvağın altında kalan saçları sayesinde tamamen ortaya çıkmıştı.Bem beyaz gelinliği incecik belini sardı.Gelinliğinin altına beyaz bir topuklu ayakkabı ekledi.Artık prensesler gibiydi.Yanında bir prensi olmalıydı.Kara kaşlı,kara gözlü uzun boylu bir prens...Prensesini atının terkisine atarak sarayına götürdü.Beklediği bir saray değildi o prensiyle göz göze diz dize mutlu bir evlilik yaşayacaktı.En büyük sermayesi küçücük yüreğinde kocaman sevgisiydi.Yıllar sonra çok uzun yıllar sonrasını düşündü.Prensi ile trafiğin yoğun olduğu bir asfalt yoldan ellerinde bastonla karşıdan karşıya geçe bilmeyi hayal etti.Birbirlerini o.kadar çok seveceklerdi ki bir araba onlara çarpacak olsa bile onlar sımsıkı tuttukları ellerini asla bırakmayacaklardı.Beraber öleceklerdi.
Küçük kız tüm bu hayalleri kurarken yüzünde bir tebessümle tekrar uykuya daldı.Unuttuğu bir şey vardı.Bahar vaktinde gelin gibi bezenmiş ağaçların çiçekleri bir gün meyve verecek.Kim bilir belkide bir çok meyvenin içini kurt kemirecek.Yaz gelecek ,sonbahar derken kış gelecek.Ağaçta ne çiçek kalacak ne meyve.Hayat bir yerden bir yere sürükleyecek.Küçük kız yılların yükünü tek başına omuzların da taşıyacak .Belki bir gün yorulacak.Onun içinde mevsim ilkbahar,yaz,sonbahar,kış olacak.Peki o küçük yüreğinde ki kocaman sermayesi yani sevgisi ne olacak.?Yıllar sonra yaşlanıp karşıdan karşıya beraber geçerken ölebilecek kadar; bu dört mevsime nasıl dayanacak?
Kollarını pencerenin kenarına koydu.Başını da kollarının üzerine...Ve derin hayallere daldı.Gelin gibi bezenmiş ağaçlardan gözlerini alamadı..Up uzun saçlarını yerlere kadar uzanan bir duvakla süsledi.Duvağının üzerinde bahara yakışan papatyalar vardı.Papatyalar tıpkı bir inci gibi dizilmişti. Çimen yeşili gözleri duvağın altında kalan saçları sayesinde tamamen ortaya çıkmıştı.Bem beyaz gelinliği incecik belini sardı.Gelinliğinin altına beyaz bir topuklu ayakkabı ekledi.Artık prensesler gibiydi.Yanında bir prensi olmalıydı.Kara kaşlı,kara gözlü uzun boylu bir prens...Prensesini atının terkisine atarak sarayına götürdü.Beklediği bir saray değildi o prensiyle göz göze diz dize mutlu bir evlilik yaşayacaktı.En büyük sermayesi küçücük yüreğinde kocaman sevgisiydi.Yıllar sonra çok uzun yıllar sonrasını düşündü.Prensi ile trafiğin yoğun olduğu bir asfalt yoldan ellerinde bastonla karşıdan karşıya geçe bilmeyi hayal etti.Birbirlerini o.kadar çok seveceklerdi ki bir araba onlara çarpacak olsa bile onlar sımsıkı tuttukları ellerini asla bırakmayacaklardı.Beraber öleceklerdi.
Küçük kız tüm bu hayalleri kurarken yüzünde bir tebessümle tekrar uykuya daldı.Unuttuğu bir şey vardı.Bahar vaktinde gelin gibi bezenmiş ağaçların çiçekleri bir gün meyve verecek.Kim bilir belkide bir çok meyvenin içini kurt kemirecek.Yaz gelecek ,sonbahar derken kış gelecek.Ağaçta ne çiçek kalacak ne meyve.Hayat bir yerden bir yere sürükleyecek.Küçük kız yılların yükünü tek başına omuzların da taşıyacak .Belki bir gün yorulacak.Onun içinde mevsim ilkbahar,yaz,sonbahar,kış olacak.Peki o küçük yüreğinde ki kocaman sermayesi yani sevgisi ne olacak.?Yıllar sonra yaşlanıp karşıdan karşıya beraber geçerken ölebilecek kadar; bu dört mevsime nasıl dayanacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder